Burada sizlere yaklaşık 5,000 yıllık antik Tibet geleneklerine dayanan ve nöro-endokrinolog Dr.Deepak Chopra ve Nörolog Dr.David Simon tarafından modern nöro-fizyolojinin süzgecinden geçirilerek, ancak özüne ve özgünlüğüne dokunulmaksızın modernize edilmiş olan "Evrenin Özgün Sesleri ile Meditasyon" tekniğini tanıtmaya çalışacağız. (Primordial Sound Meditation)
Bu yöntem muhtemelen dünyada varolan en kolay ve en etkili meditasyon tekniklerinden birisidir.
Chopra Enstitüsü (ki, şimdilerde ''Chopra Üniversitesi'' haline geldi...) tarafından "Primordial Sound Meditation" adı verilen bu spesifik meditasyon yöntemini biz Türkçe'de "Evrenin Özgün Sesleri ile Meditasyon" şeklinde adlandırmayı uygun gördük.
Genelde meditasyon hakkında yazılmış çok çeşitli makaleler zaten internet üzerinde var; ayrıca bu konuda yayınlanmış sayısız kitap da mevcut. Ancak bu kitapların ve makalelerin bir çoğunun ortak olarak eksik olduğu yön bizce meditasyonun neden gerekli olduğu üzerinde yeterince durmadan, hemen uygulamaya dönük teknik detaylara dalmalarıdır. Meditasyonun neden gerekli olduğunu en derinden ve gerçekten anlayamayanlar ise günün birinde bu pratiği bırakıyorlar.
O yüzden bu blogda daha çok meditasyonun ruhsal (psikolojik), tıbbi ve ruhani (spiritüel) gerekçeleri hakkında bazı bilgiler vermekte yarar görüyoruz... Ancak hemen bu noktada bir çok kişi tarafından MEDİTASYON sözcüğünün çok yanlış bir şekilde ve başka aktiviteleri anlatmak için de kullanıldığına da dikkat çekmekte yarar görmekteyiz. Maalesef bu hatayı sadece bilinçsiz kişiler değil, aynı zamanda medyadan, yanlış tercüme edilmiş kitaplara kadar bir çok alanda görmekteyiz. Herşeyden evvel meditasyonun ilk ve en temel koşulu 5 DUYUNUN TAMAMEN İZOLE EDİLMESİDİR. Belirli şeyleri hayal etmek, imgeleme yapmak, belirli organlara imgeleme yolu ile odaklı şifa göndermek gibi pratiklerin her biri son derece faydalı uygulamalar olmakla beraber, kesinlikle meditasyon değildir ve meditasyon yerine de geçemezler. Çünkü bu pratiklerin tümü bir şekilde zihni devreye sokan uygulamaladır. Meditasyonun amacı zihin, beden ve sosyal koşullandırmalarla örülmüş ego kabuğunu tamamen AŞARAK, bu unsurların tümünün ötesine geçmek (transcend) ve zihni TAMAMEN devre dışı bırakmaya çalışmaktır. Bu yüzden zihinsel faaliyetleri tetikleyecek hiç bir şey meditasyon sayılamaz. Bu işin doğasına aykırıdır. Müzik dinlemek, deniz kıyısında oturup manzarayı huşu içinde seyretmek, dua etmek, namaz kılmak...vs. gibi eylemlerin hiç birisi meditasyon olarak kabul edilemez.
Ayrıca meditasyon bir din değildir, bir din ikâmesi de değildir. Ancak herhangi bir dini ibadeti düzenli olarak yapanların ibadetlerine herhangi bir engel de teşkil edecek bir unsur da değildir.
Hayatta bir insan temelde 4 tip blokaj ile karşılaşabilir:
- Sağlık
- insan ilişkileri (sadece kadın-erkek değil; patron-çalışam ya da öğretmen-öğrenci ilişkileri de dahil omak üzere)
- Bolluk-bereket problemleri
- Ruh yolculuğu blokajlar (neye inanacağını bilememek, varolunun kaynağı ile bağlantı kuramamak...vs.)
İşte meditasyon bu dört ana başlıkta toplanan blokajların açılmasında İLK ve en önemli adımdır.
Hangi teknik kullanılırsa kullanılsın, genelde meditasyonun ana amaçları şunlardır:
A) Gündelik yaşama ilişkin (dünyevi ya da pratik) amaçlar:
- Zihni sakinleştirmek, beyni düşüncesizleştirerek, bilinçli olarak beyni tam olarak dinlenmeye almak: Bilindiği üzere beyin uykuda dahi hiç dinlemeyen bir organdır. Uyuduğunuzda iç organlarınız büyük ölçüde dinlenir ama beyniniz asla ! Çünkü beyniniz uykuda rüya görür, problem çözmeye devam eder, paralel zamanlarda seyahatler eder, geçmiş yaşamlarınızdaki yarım kalmış öykülerini tamamlamaya çalışır...vs...vs.. Ayrıca bilim adamları zihnimizden günde 60 ila 80 bin düşünce geçtiğini hesaplamaktadırlar. Pekiyi, beyin kendi kendine aynen iç organların yaptığı gibi gece uykusunda TAM OLARAK dinlenemiyorsa, o halde beyni nasıl dinlendireceğiz? İşte MEDİTASYON tam da bu konuda çok ciddi bir seçenek olarak karşımıza çıkmakta... Nörologlar kafamızdan geçen düşüncelerin büyük bir çoğunluğunun ise hep tekrarlanıp duran benzer düşünceler ve hiç susmak bilmeyen "iç diyaloglar"dan oluştuğunu belirtiyorlar. İç diyalogların büyük çoğunluğu ise genellikle ya geçmişle sürekli hesaplaşma hali, ya da geleceğe ilişkin korku ve kaygılardan oluşuyor. Oysa ki aslında geçmiş ya da gelecek yoktur ; tek zaman "şimdi"dir. Zaten uzayda ''zaman'' diye de mutlak bir kavram da yoktur; zaman sadece bizim kendi bulunduğumuz gezegen ile güneş arasındaki etkileşimlere referansla insanlar tarafından yaratılmış sanal ve matematiksel bir bölümlemedir.
- Fiziksel sağlık problemlerinin çözümüne yarıdmcı olmak ve yaşam kalitesini (uyku kalitesi dahil olmak üzere) arttırmak; yaşlanmayı geciktirerek beyinde nöronal dönüşüm ve evrimleşme yaratmak: Özellikle Sovyetler Birliği'nde 1970'lerde beri yapılan araştırmalar bir çok hastalığın sebebinin DÜŞÜNSEL olduğunu zaten ciddi biçimde ispatlamış durumdaydı. Her ne kadar Batılı kaynaklar büyük bir "kendini beğenmişlik" içerisinde Sovyet kaynaklı bilimsel kaynaklara burun kıvırsalar da, NORBEKOV gibi büyük tıp adamlarının bulguları artık ruh-beden-zihin üçlüsünün birbirinden ayrılamayacak ölçüde bütünlük içinde olduğunu, yadsınması mümkün olmayan ciddi kanıtlarla ispatlamaktadır. Yine TIME Dergisi tarafından ''ABD tarihinin gelmiş geçmiş en önemli 5 hatip konuşmacısından birisi'' olarak gösterilen ve yine TIME tarafından Amerika tarihinin en önemli 100 insanı arasında gösterilen, endokrinolog ve nörofizyolog ünlü hekim Dr.Deepak Chopra ise sayısı 65'i geçen bir çok eserinde hastalık, acı, ağrı gibi şeylerin aslında beyin için sadece bir BİLGİDEN ibaret olduğunu hep belirtmektedir. Meditasyon ile bu bilginin bulunmadığı alanlara girerek, bu temiz alanları genişletmenin mümkün olduğu artık anlaşılmış durumdadır. Günümüzde sadece meditasyon yaparak kendi kendine bir çok hastalığını geçiren insanlara ait haberleri artık her yerde okuyoruz. Bunlar artık bir sır değil, bana sorarsanız mucize de değil. Sadece batı tıbbının deneysel yöntemlerle çözemediği, matematiksel olarak formüle edemediği, elindeki algı ve çözümleme kapasitesi son derece sınırlı araç ve gereçlerle analiz edemediği olgulara "mucize" adını takma hastalığı var toplumda ve medyada, o kadar... Özellikle de Japonya'da son yıllarda geriatri (yaşlılığa bağlı hastalıklar) sahasında yapılan araştırmalar düzenli meditasyon yapanlarda telomerlerin uzadığını ispatlamıştır. Oysa ki bugüne kadar "yaşladıkça telomerler kısalır" diye bir bilgiyi Batı tıbbı ezberlemişti. Japonya'da yapılan araştırmalarla ortaya çıkan bu gerçek daha sonra Harvard Tıp Fakültesi ve Amerika'nın diğer önde gelen prestijli üniversitelerinde yapılan araştırmalarca da teyid edilince, dünyada meditasyon konusuna ilgi iyice arttı. Hatta Dr.Deepak Chopra "KUANTUM İYİLEŞME" adlı kitabında 2 yıl düzenli meditasyon yapanların biyolojik yaşlarına ait parametrelerin en az 6 yıl geriye gidebildiğini göstermiştir.
- Stresle başetme yöntemi olarak meditasyon: Sürekli ve düzenli meditasyon yapanların bütün sağlık parameterlerinde yaklaşık %78'lik bir korelasyon katsayısı ile sürekli düzelme gözlemlendiğini belirten ve son derece ciddi bilimsel dergilerde yayınlanmış çeşitli araştırmalar var. Ayrıca Dr.Deepak Chopra'nın "KUANTUM İYİLEŞME" adlı kitabında bu konuda hakemli dergilerde yayınlanmış araşırmalara ilişkin de bir yığın bilgi var. Meditasyon yapan insanlardaki en önemli gözlemlenen değişikliklerden birisi de psikolojik seviyedeki sakinleşmedir. Olaylara biz EVRİMSEL ya da TEPKİSEL yanıt verebiliriz; işte düzenli meditasyon ile verdiğimiz tepkiler artık giderek "EVRİMSEL" ("evolutionary") olacaktır. Stres karşısında sıradan insanların tipik tepkisi "KAÇ" ("flight") ya da "SAVAŞ" ("fight") biçiminde olur. Bu gibi durumlarda, bu ikisinin dışındaki seçenekleri bilmeyiz bile... Ama artık başka seçenekler de olacak sizler için.. Çünkü sınırlı ya da "tıkanmış" zannettiğiniz yaratıcılığınız bu mükemmel zihin arındırma yöntemi sayesinde öylesine açılacak ki, yaratabildiğiniz yeni seçenekler karşısında sizler bile şaşıracaksınız!... Stres en temelde "bir ihtiyacın karşılanmaması"dır. Peki "ihtiyaç" zannettiğimiz şey gerçekten de bir "ihtiyaç" mıdır, buna nasıl karar vereceğiz?
- Doğal ve yan etkisiz bir ''anti-depresan'' olarak meditasyon: Depresyonun süregen stres sonucu beyindeki serotonin seviyesinin düşmesi sonucu olduğu düşünülüyor. Bu durumu düzeltmek için depresyon hastalarına ise anti-depresan ilaçlar verilmekte. Oysa ki, meditasyon ile beyindeki serotonin, oksitosin ve dopamin seviyelerinin doğal olarak tekrar düzene girdiği artık bugün bilimsel olarak net bir şekilde ispatlanmış durumdadır. Düzenli meditasyon yaparak depresif ruh halini artık kendiniz tamamen İÇ KAYNAKLARINIZI kullanarak düzeltme şansı elde edeceksiniz. Bu alanda Harvard Tıp Fakültesine bağlı BENSON HENRY Enstitüsü çok geniş çaplı araştırmalar yapmakta ve sürekli bilimsel makale yayını yapmaktadır. Daha geniş bilgi için Bkz. :http://www.mgh.harvard.edu/bhi/
- Geçmişi affetmek ve ruhsal şifalanma mekanizması olarak meditasyon: Zihin geçmişe ait anılar ve geleceğe ait kaygılar arasında sürekli gidip gelir ve çok nadiren "şimdi"de olmayı başarabilir. Oysa ki uzayda zaman ya da mekan yoktur ve tek zaman şimdidir. Dr.Eckhart Tolle'nin "ŞİMDİNİN GÜCÜ" adlı eserinde bu konu tüm felsefi ve pratik yönleri ile detaylı olarak irdelenmektedir. İşte meditasyonla zihnin "sürekli gevezelik" alanı olan, bir türlü susmak bilmeyen ve devamlı surette ya geçmişle kavga ya da gelecek kaygısı/ümitleri/beklentileri ile uğraşan "İÇSEL DİYALOG" zaman içinde yavaş yavaş susmaya başlayacak ve zihinde derin bir arınma ve rahatlama meydana gelecektir. Bu rahatlama zihinsel ve ruhsal seviyede geçmişte oluşmuş olabilecek üzüntü ve hayal kırıklıklarına sürekli takılıp kalmış ruh halini de zaman içinde şifalandırmaktadır. Hastalıkların büyük çoğunluğunun artık düşünsel kaynaklı olduğunu bir çok tıp otoritesi de kabul etmektedir. Dolayısı ile arınan ve dinginleşen bir zihinden, bir çok hastalığa doğal sağaltım sağlaması da, beklenilmesi son derece olası bir durumdur. Bu konuda özellikle ABD 'de yapılmış çok ciddi bilimsel araştırmalar mevcuttur, ileride bu bloga bu konudaki yayınlanmış bilimsel makalelere ait dipnot ve indeks referanslarını da koyacağız.
- Zihin konsantrasyonunu geliştirmek, genel zihinsel performansı arttırmak için meditasyon: Son yıllarda geliştiren ''işlevsel magnetik rezonans'' (FMRI) cihazları gibi yeni gözlem ve analiz araçları sayesinde nörofizyoloji bilimi beyinin dikkat ve konsantrasyon ile ilgili işleyişi hakkında çok daha detaylı bilgiler elde etmeye başlamıştır. Yine bu yeni gereçler sayesinde meditasyon yapan insanların beyinlerindeki aktif noktaların hangi alanlarda yoğunlaştığı ile ilgili de çok geniş çalışmalar yapılmaktadır. Tüm bu çalışmalardan alınan sonuçlar ve düzenli meditasyon yapanların verdiği mülakatlar ile yine bu kişilerden elde edilen ampirik bulgular, meditasyon pratiğinin kesinlikle zihnin performansını daha derin sakinleşme eşliğinde bütün boyutları ile arttırdığını açıkça kanıtlamaktadır. ABD'inde MONTESORI okullarında Dr.Chopra'nın yöntemi ile (EÖSM) günde iki kere 20'şer dakika düzenli meditasyon apan çocukların matematik performanslarının %50 arttığı yapılan kontollü deneylerle ispatlanmıştır. Bu çalışmaların yayınlanmış olanlarından bazı alıntıları da zaman zaman bu blogda yayınlayacağız.
- Yaratıcılıkta Olağanüstü Büyük Sıçralamalar Gerçekleştirebilmek: Özellikle YARATICI alanlarda çalışan ya da işinde sürekli yaratıcı olmak zorunda olanlarda meditasyon sayesinde adeta bir "yaratıcılık patlaması" olduğunu aşağı yukarı bu alanlarda çalışıp bu kursu alan bir çok katılımcı doğrulamaktadır. Yaratıcı olma zorunluluğu sadece mimarlık, ressamlık ya da bestekarlıkla sınırlı değildir. Yaratıcı olmaya ve orijinal çözümler üretmeye herkesin ihtiyacı vardır. Meditasyon ve yaratıcılık bağlantısını ünlü yönetmen DAVID LYNCH şu kısacık videoda kendi hayatından da örnekler vererek çok güzel anlatıyor: http://sproutvideo.com/videos/189bd8b51a1bedc890
- Bağımlılıklardan kurtulmak: Burada ''bağımlılık'' derken sadece madde bağımlılıklarını kastetmiyoruz; aynı zamanda olgu, olay, kişi bağımlılıklarını da kastediyoruz. ABD'inde Harvard Üniversitesine bağlı BENSON HENRY Enstitüsü http://www.mgh.harvard.edu/bhi/) gibi son derece saygın tıp araştırma merkezlerinde MEDİTASYONUN TIBBİ ETKİLERİ üzerine son 10 yıldır artan oranda yapılan ve sonuçları ciddi bilimsel dergilerde makale olarak yayınlanmış araştırmalar meditasyon yapanların tansiyon, depresyon gibi bir çok hastalığı 40 gün gibi kısa sayılabilecek bir sürede kolaylıkla yendiklerini kanıtlamıştır. En son 30 OCak 2011 tarihli ''Psychiatry Research'' adlı bilimsel bir dergide bu enstitüye bağlı araştırmacılarca yayınlanan bir makalede ise meditasyonun beyinde yaptığı olumlu değişikliklerin 8 hafta gibi son derece kısa bir sürede KALICILIK kazandığının tespit edildiği belirtilmiştir.
- Quantum düzeyindeki öz titreşim frekansının yükseltilmesi: Bu alanda yazan bir çok yazar (Greg Braden, Drunvalo Melchizdek...vs.) halen dünyanın hazırlanmakta olduğu ve 26,000 yılda bir gerçekleştiği düşünülen büyük köklü değişimlerin olacağı 2012'ye doğru hızla ilerlerken; ve gerekse dünyanın kendi öz titreşim frekansının da (Jeo-fizikçiler tarafından ''Schumann Rezonansı'' olarak adlandırılan fenomen) artık iyice yükselmekte olduğu dikkate alınırsa, bireylerin kendi öz titreşim frekanslarını da yeni yükselen kollektif bilinç seviyesi ile uyumlu hale getirmeleri, 2012 sonrası dünyaya uyum sağlamaları için son derece kaçınılmaz bir gerekliliktir. Meditasyon bir çok yazara göre vücudun kuantum titreşim frekansını yükseltmek için tek gereç, tek yoldur. Ayrıca St.Petersburg Üniversitesinden Prof.Korotkov'un Sovyet fizikçi Kirlian'ın ilk görüntülediği insan aurası görüntüleme teknolojisi üzerine bina ettiği GDV gereci ile de düzenli meditasyon yapanların auralarındaki değişiklikler açıkça görüntülenmiş ve belgelenmiştir. (http://www.sproutvideo.com/videos/a498d2b5101fe4c52c) Artık insanın sadece mekanik değil, aynı zamanda biyo-fotonik bir varlık olduğu KOROTKOV gibi bilim adamlarınca da ispatlanmış, hatta bu prensiplere dayanarak çalışan yeni teşhis aletleri dahi icad edilmiştir. (Bkz. http://new.korotkov.org/ ) Meditasyonun bir insanın evrimleşmesindeki en asli ve önemli araç olduğu söyleyen Stanford Üniversitesinden Prof.William Tiller'ın şu konuşması ise gerçekten seyretmeye değer: http://sproutvideo.com/videos/489bd8b4121ceac5c0
- Ölüm korkusu dahil, tüm korkulardan kurtulmak ve yaşam prosesine karşı daha büyük bir güven duygusu geliştirmek: Özellikle fMRI cihazları ile yapılan çeşitli araştırmalar meditasyonun insan beynindeki nöro-plastisiteyi kalıcı bir şekilde değiştirdiğini ortaya koymuştur. Bu alanda yapılan bir çok araştırma ayrıca dopamin, seratonin ve endorfin gibi hormonların meditasyonla son derece hızlı bir şekilde düzene girdiğini kanıtlamıştır. Meditayson yapanlar zaman içinde YÜKSEK FARKINDALIK SEVİYELERİ ile tanışırlar. Bu farkındalık seviyesi normal insanların doğduklarından beri deneyimledikleri UYKU, RÜYA ve UYANIKLIK düzeylerinden çok farklı farkındalık düzeyleridir ve bu noktalara ulaşmayı başaranlar bu farkındalıkseviyelerinde biyoloji ve gerçeklik algısının da farklılaştığını farkederler. İşte bu sayededir ki, insanın kendisinin sonsuz boyutu ile buluşur ve aslında sadece 3 boyutlu fiziksel alemdeki kendi bedeninin değil, bu boyutta fiziksel bir forma sahip HERŞEYİN geçici olduğunu farkeder; ancak aynı zamanda üst farkındalık seviyeleri ile temasa geçisi sayesinde ise varlığının BEDENİ ile sınırlı olmayan büyük ve sonsuz bir bilinç olduğunu da farkeder.
- Insanın kendisine karşı derin bir koşulsuz sevgi ve öz-kabul geliştirmesi: Siz hiç bir şey yapmayan, hiç bir şey üretmeyen, bütün gün sadece gökyüzünü seyreden bir insan olsanız da kendinizi koşulsuz kabul edebiliyor musunuz? Sadece varolduğunuz için kendizi sevebiliyor ve kutlayabiliyor musunuz? Kişiler zamanla meditasyonla bu noktaya gelebilir ve kendilerine karşı koşulsuz bir sevgi geliştirebilirler. Ve belki de özellikle de bu husus kişilere meditasyonun en güzel hediyelerinden birisidir.
- Kendinizin özel yeteneklerinizi ve yaşam misyonunuzu, nasıl başkalarını da hizmet edecek mutlu bir üretkenlik içinde olabileceğinizi DÜŞÜNCE VE EGO ÖTESİ BİRLEŞİK ALANDAN (''unified field'') bulmak: Her insan özel bir misyonla dünyaya gelir. Bu bir hizmet görevidir. Bu görev sizin geçmiş hayatlarınızdan aldığınız ve alamadığınız derslere göre özel olarak ayarlanmış çok özel bir eğitim programı gibidir. Ancak bu misyon için gönderilirken elinize bir ''alet kutusu'' da verilmektedir. Bu sizin yine ''size özel'' yeteneklerinizdir. İşte bunları kullanarak, sağlıklı ve gerilimsiz ama başkalarını da büyük hizmette bulunacak mutlu bir üretkenliğe götürecek alan nedir? İşte MEDİTASYONLA ''düşünce-ego ve beden ötesi'' BİRLEŞİK ALANDAN bu sorunun yanıtlarını büyük netlikle alabilir hale geleceksiniz, meditasyon sayesinde sizin EVRİMLEŞMENİZE hizmet etmeyen ve sizi mutlu etmeyen alanlardan zamanla çıkma ve gerçek HAYAT AMACINIZA (''Dharma'') YÖNELME bilgeliği ve cesareti kazanacaksınız. Elbette ki, neden hoşlandığınız, neden hoşlanmadığınız konusundaki öz bilinciniz yanında mutlaka akıl-zihin düzeyinde kalsa da analitik yetenek testlerinden de yararlanmak çok çok iyi olur; benim bu konuda dünyada rastladığım en yetkin test ünlü araştırma kuruluşu GALLUP uzmanları tarafından hazırlanmış STRENGTH FINDER 2.0 adlı testtir. Fakat maalesef bu test dilimizde yok. Ingilizce bilenler http://strengths.gallup.com/110893/Purchase.aspx adresinden bu konu ile kitabı satınalıp içinden çıkan kullanıcı adı ve şifre ile internet üzerindeki bağlı web sitesinde bir test çözmeye yönlendiriliyorlar. Herkese hararetle öneriyorum. Yaşınız ve mesleğiniz ne olursa olsun. Bu testin sonuçlarını inceledikten sonra 3 Temel Ruh Sorusunu (3TRS) her meditasyondan önce evrene sorup, gelen yanıtın analitik beyninizden gelen yanıtlarla örtüşmesini bekleyiniz. [3TRS= (1) Ben kimim? (2) Gerçekten ne istiyorum? (3) Hayat amacım nedir? A. Bana özel yeteneklerim nelerdir? B.Bu yetenekleri kullanarak ve sağlıklı, mutlu bir üretkenlik içinde insanlığa nasıl hizmet edebilirim? Ufukta bir yerde sizi bekleyen ve sadece sizin özel yeteneklerinizle çözülebilecek bir hizmet problemi var. Ve bu hizmet alanı sizi ve yeteneklerinizi bekliyor şu anda...
- İşyerinde genel hastalık düzeylerinin ve devamsızlıkların azaltılması: Bu konu ile ilgili bir çok istatistik var ama kuru rakamlardan çok Amerika'nın en ünlü talk show sunucusu Oprah Winfrey'in kendi kurduğu yeni TV kanalında bire-bir yaşadıklarını dinlemek çok anlamlı ve dikkate değer olacaktır. İlgili videoyu izlemek için lütfen bu linke tıklayınız: Oprah & Dr.Oz
- Toplumda genel barış ve huzurun artması, suç oranlarının düşüşüne yardımcı olmak: Bu konuda özellikle Maharishi Üniversitesi rektörü ve efsanevi kuantum fizikçisi Prof.Dr.John Hagel liderliğinde yapılan 150'den fazla araştırma, bir toplumda düzenli meditasyon yapanların yüzdesinin toplam nüfusa oranındaki her %1'lik artışın suç oranlarında %16 civarında bir düşüşe yolaçabileceğini ortaya koymuş durumda. Hatta bu konuda geliştirilmiş çok ciddi matematik modeller var artık. inglizce bilenler bu ilginç makaleye göz atabilirler: Download PowerofCollective Meditation JohnHagel Peace
B) Spiritüel (ruhani) ve Felsefi Amaçlar:
- Spiritüel anlamda gerçekten KİM OLDUĞUNUZU bulmak: Bu belki de meditasyonun en yüce ve en önemli amacıdır. Bu şekilde "saf varoluş farkındalığına" ulaşırken, sonsuz olan ruh enerjisi ile önce tanışmak ve sonra tam olarak onunla bir olup bütünleşmektir. Pekiyi ama bu nasıl olacaktır? Çoğu insan "siz kimsiniz" diye sorulduğunda ya kendisini maddi olarak sahip olduklarıyla; ya da toplumdaki rolleri ile, mensup oldukları düşünce ekolü ile ya da ne iş yaptığı ile, veya sosyal rolleri (eş, baba...vs.) veya belki de bunların TÜMÜ ile özdeşleştirerek tanımlar. Örneğin, "ben 2 çocuk babası bir doktorum" ya da "Ben filanca şirketin genel müdürüyüm.." ya da, "ben sosyalist düşüncede müslüman bir Finlandiyalıyım..." vs gibi. Dr.Eckhart Tolle'nin de dediği gibi "Siz düşünceleriniz değilsiniz, siz yaptığınız meslek de değilsiniz, siz bedeniniz de değilsiniz..." O halde siz kimsiniz? Yunus Emre'nin şu muhteşem dizelerini hatırlayınız: "ilim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir; sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır?..." Tarih boyunca Buda'dan, Göthe'ye; Socrates'ten Shakespeare'e kadar bütün bilgelerin '' KENDİNİ BİL !'' diye adeta haykırmaları boşuna değildir. Çünkü kendisini bedeni ve/veya diğer materyal veya zihni özellikleri ile tanımlayıp öyle yaşayanların sonu hastalıklı bir yaşlılık ve boşa geçmiş bir yaşamdır.
- Egonun terbiyesi: Meditasyonun bir amacı da kendini arama yolculuğunuzda egonuzu ve zihninizi olası ölçüde devre dışı bırakarak, sakin ve tarafsız rehberlik görevi üstlenmek, tepkilerinizi sakinleştirmektir. (çünkü çoğu kez kararlarımızı korku ya da ego yönlendirmesi ile veririz, KALBİMİZİN sesini sürekli korkudan bastırmaktayız) Meditasyon sayesinde salt KALP MERKEZLİ karar verme yetimiz gelişir. Ego aslında ''başkalarınca nasıl görülürsem bu benim de hoşuma gider...'' düşüncesine dayalı olarak çizilen sanal bir imajdır. Meditasyon bu imgeye bağımlılığınızı son derece sağlıklı bir şekilde bitirecek, sizi bambaşka bir farkındalık seviyesine taşıyacaktır.
- Saf varoluşun üst farkındalık seviyelerine ulaşmak: Bir rüya görüp uyandıktan sonra gözlerinizi açıp kendinize geldiğinizde "...demek bu bir rüya idi..." diye düşünürsünüz. Ama daha üst farkındalık seviyelerine çıktığınızda şu anda içinde bulunduğunuz gerçekliğin de aslında tam "gerçek" olmadığını keşfedetseydiniz, ne yapardınız?... (Şu anda "NASIL YANİ?" dediğinizi duyar gibiyim...) Meditasyon yapmayan insanlar sadece 3 temel farkındalık seviyesini bilirler: Derin Uyku Seviyesi, Rüya Seviyesi ve Uyanıklık Seviyesi (gündelik aktivite alanı). Ancak bu 3 temel seviyenin üstünde 4 farkındalık seviyesi DAHA vardır ve bunlar ancak meditasyon yaptıkça deneyimlenebilecek fenomenlerdir. Bu alana YÜKSEK FARKINDALIK SEVİYELERİ adı verilmektedir. Bu seviyelerin her birinde biyoloji ve gerçeklik değişir. Buların neler olduğunu eğitimlerimizde detaylı olarak anlatıyoruz.
- Hakarete ya da övgüye eşdeğer düzeyde bağışık olabilme yeteneği kazanmak: Meditasyonla zaman içinde güç kazanacak olan harici sevgi ve dış onaydan özgürleşebilme yetisi, kişiyi aynen Yunus Emre'nin o muhteşem dizelerinde de belirttiği ''ne varlığa sevirim, ne yokluğa yerinirim...'' noktasına getirecektir. Hayatta hiç bir şeyin ne abartılacak kadar bir düğün-bayram olduğu; ne de ''felaket'' olduğu bilinci giderek içinizde sessizce kökleşecektir.
Meditasyon nihai öğretmenin evrenin sonsuz zekasının bir tezahürü olan KENDİ SAF VAROLUŞ FARKINDALIĞI olduğunu; her neyi aramak gerekiyorsa da bu yüzden ''kendi içinde'' araması gerektiğini insana öğretir ve bunu yaparken de nöro-plastisiteyi (nöronlar arasındaki fiziksel ilişki ağlarını) sessizce değiştirir. Nöro-plastisite değişimleri ve meditasyon arasındaki ilişkileri derslerimizde daha da detaylı anlatacağız.
UYGULAMA NASIL YAPILIR ? :
2011 yılından beri Türkiye'de de öğretmeye başladığımız bir meditasyon yöntemi olan "EVRENİN ÖZGÜN SESLERİ İLE MEDİTASYON" (EÖSM) tekniği ise, 30 seneden fazla değişik tekniklerle meditasyon yapan Nörolog Dr.David Simon ve endokrinolog Dr.Deepak Chopra'nın birlikte antik Vedik (Vedanta) gelenekler üzerine inşa ettikleri bir sistemdir.
EÖSM tekniği muhtemelen bugüne kadar geliştirilmiş en etkili, en ileri ve uygulanması en kolay meditasyon tekniğidir.
Bu sistemin teknik detaylarındaki uygulama farklılıkları bir tarafa bırakılırsa, bunun dışında en önemli AYRICI özelliği, dünyada modern nöro-fizyoloji biliminin testinden geçirilmiş iki yöntemden birisi olması ve her adımının Dr.Deepak Chopra ve Nörolog Dr.David Simon tarafından modern nöro-fizyoloji süzgecinden geçirilerek ciddi bir şekilde test edilmiş olmasıdır.
Her bir mantra tek tek fMRI (Functional MR) ve EEG sinyal analizine tabi tutulmuş ve etkinlikleri net bir şekilde ölçümlenmiştir.
Bu teknik, kişinin doğduğu coğrafi bölgedeki, gün ve saatteki dünyanın evrenden yansıyan enerji ile gerçekleşen titreşimini temsil eden özel bir sesin (ki bu özellikle hiç bir dilde anlamı olmayan özel bir hecedir) zihni devre dışı tamamen bırakmak ve insan farkındalığının zihindeki düşüncelerin bulunduğu alanın tamamen ÖTESİNE taşınması sağlamak amacı ile, öğrencinin usta bir öğretmen tarafından bu frekanslara uyumlanmasının sağlanması esasına dayanır. Öğrenci bunu bir kez öğrendikten sonra bu titreşimi meditasyonlarında nasıl kullanacağını da öğrenmiş olur.
Bu ses kişiye özeldir ayrıca kişinin kendine saf varoluş enerjisinin kaynağındaki kuantum titreşiminin bir yansımasıdır. Bu sebeple de bir usta öğretmen tarafından size bir ritüel ile verilecek olan bu sesin (hecenin) geleneksel olarak asla kimse ile paylaşılmaması üstatlarca önerilegelmiştir.
Bu antik sistemin günümüze uyarlanması için uzun yıllar uğraşılarak ve çok büyük mali kaynaklar seferber edilerek Chopra Enstitüsü (2009 yılında ''ÜNİVERSİTE'' olmuştur) tarafından özel bir bilgisayar yazılımı geliştirilmiş ve insanlığın hizmetine sunulmuştur.
Bu eğitimler Türkiye'de Chopra Enstitüsü tarafından yetkilendirilmiş Utku Oğuz tarafından iki ardışık güne bölünerek ve iki yarım günde verilmektedir. (Eğitim verilmesine karar verilen hafta sonu Cumartesi ve Pazar Öğleden sonraları kapsayacak şekilde). Dünyada Chopra Üniversitesi eğitmenleri içinde 3 dilde aktif eğitim veren tek eğitmen olan Utku Oguz 'un özgeçmişi hakkkındaki bilgiler bu linkten elde edilebilir.